Hıristiyanların durumu ne olacak?

Nurettin Tokdemir: “Bir Hıristiyan ile görüşüyoruz. Başka Hıristiyanların durumu ne olacak diye soruyor. Risale-i Nur’daki fetret bahsinden de hareketle neler söylenebilir?

BAŞKALARINI DÜŞÜNMEK FAZİLETTİR

Biz insanlar kendimizi kurtarınca, başkalarının da nasıl kurtulacağını düşünürüz. Bu faziletli bir duygudur. Elbette Allah da bütün kullarının kurtulmasını ister ve onca hidayet rehberini bunun için göndermiştir.

Şu halde biz bir hidayet rehberine yetişmişsek eğer, bunu Allah’ın bir lütfu biliriz ve bunu ulaşabildiğimiz herkesle paylaşmayı vazife sayarız.

Ulaşabildiklerimizi kurtarabilirsek, en azından üzerimize düşen tebliğ vazifesini elimizden geldiğince yapmış oluruz.

Görüştüğümüz Hıristiyan arkadaş eğer başka Hıristiyanların durumunu soruyor, bunu düşünüyor ve bunun için rahatsızlık duyuyorsa, bu iyidir! Demek bu konuda kendisine ihtiyaç vardır. İnşallah onlara da kendisi yardımcı olacaktır. Fetret dolayısıyla kendisine ulaşılmamış olan ve bilmeyen insanlar, Allah’ı tasdik etmek ve Hazret-i Muhammed’i (asm) inkâr etmemek şartıyla inşallah ehl-i necat olurlar.

KUR’ÂN’IN SEMASINDAN GELEN RAHMET MÜJDESİ

İçinde bulunduğumuz helâket ve felâket asrına Bediüzzaman Hazretleri bir yönüyle fetret dönemi diyor. Son Peygamberin (asm) dini var, sünneti var, kitabı varken, fen ve felsefeden dine ve imana yapılan saldırıların Müslüman’ın imanında oluşturduğu hasarlar, sarsıntılar, savrulmalar, derin yaralar ve verdiği lâkaytlıklarla Müslüman bu asırda kendini ve kimliğini kaybetmiştir. İmanını kaybetmek tehlikesiyle burun buruna gelmiştir. Bu bir kaostur, bir fetrettir.1

OKU:   A’raf’taki mütehayyirlerin akıbeti

Bu fetretten kurtarmak için, Kur’ân’ın semasından bir rahmet müjdesi olarak Risale-i Nur inmiştir. Risale-i Nur’un mesaj kuşağı bütün dünyadır. Bu asırda Risale-i Nur’a ulaşanların, ellerindeki iman hakikatlerini paylaşmak noktasında ulaşmayanlara karşı vazifeleri vardır.

Dolayısıyla biz bu asırda Müslüman’a da, Hıristiyan’a da, Cennet’e mi, Cehennem’e mi gideceğini düşünmeden elimizdeki hidayet rehberini, dilimiz döndüğü kadar, imkânımız olduğu kadar ulaştırmaya devam edeceğiz. Neticeyi Cenâb-ı Allah’a bırakacağız. Hakikatleri ulaştırmaktan elimizi gevşetmeyeceğiz.

Vazifemiz budur! Rabbim yardımcımız olsun.

Dipnot:
1- Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2011, s. 146-148,

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir