Facebook’taki erozyon!

Kuveyt’ten Suna Durmaz: “Bildiğiniz gibi teknoloji çift taraflı bir silâhtır. Hayra kullanıldığı zaman hayır, şerre kullanıldığı zaman şer getirir.
Doğrusu, 2 yıldır facebook’a üye olup olmama konusunda düşünüp durdum. Sonra, her gün Risale-i Nur’dan bir vecize koymak, yazılarımı paylaşmak, Arap âleminde olup biten son olayları yorumlamak için bir hizmet ve iletişim aracı düşüncesiyle üye oldum. Üye olunca baktım ki, nice kapalı genç hanımlar poz poz resimlerini koymuşlar. Tek olarak yüz güzelliklerini, şıklıklarını gösterir şekilde adeta bir resim panosu yapmışlar. Çok rahatsız oldum. İlla bir resim gerekiyorsa (ki, hiç gerekli değil) tanıtım amaçlı vesikalık resim yeterlidir diye düşünüyorum. Kadının kaşının gözünün güzelliğini gösteren resimler oraya uygun mudur? Konuyu fıkhî olarak ele alır mısınız?”

Allah’ın, asrımız insanına medeniyetin mehasini ile birlikte sunduğu teknolojik nimetler güzeldir güzel olmasına.
Ama her nimet gibi, bazı şartlarla güzeldir.
O şartlardan soyutladığınız zaman, ortaya çirkin bir ahlâksızlık çıkıveriyor.
Ahlâksızlık da, öncelikle nimete karşı “istihfaf, hürmetsizlik ve küfran” demek oluyor.

Nimetin devamı için şükür lâzım.
Şükredilmediğinde nimet, ahirete kalmadan, daha dünyada iken yüzümüze çarpılır, elimizden alınır.
Şükredilmeyen nimet nimet olmaktan çıkar, nikmet olur; saadet değil, şekavet getirir; taltif değil, tokat yedirir.
Bilgisayar ve internet dünyası her geçen gün önümüze adeta sonsuz bilgi ve iletişim seçenekleri sunmaya devam ediyor.

Nurdan bir nimetler ağı!
Kablolu, kablosuz, ortalıkta dolaşan adeta nurdan bilgiler değil; İsm-i Nur’un tecellileri.

“Allah göklerin ve yerin nurudur.”1 âyetinin remzen işaret ettiği küçücük bir tecelli: Göklerde ve yerde dünya kadar nurdan bilgiler uçuşuyor, gelip masamıza konuyor, şuur dünyamıza gülümsüyor!

Sayfa nurdan, yazı nurdan, mesaj nurdan, resim nurdan, hafıza nurdan, bilgiler nurdan, iletişim nurdan…
Tebrik kartları ve mektuplar unutulduğu gibi, neredeyse kitaplar ve kütüphaneler de unutulmaya yüz tuttu şimdi.

Ama bunca nimetler elbette şükür istiyor.
Şükür deyince, sadece dil ile söylediğimiz iki kelimeyi kast etmiyorum.
Allah korkusu bir şükürdür. Dürüstlük bir şükürdür. İffet bir şükürdür. İzzet-i İslâmiye bir şükürdür. İzzet-i imaniye bir şükürdür. İzzet-i ilmiye bir şükürdür. Edep bir şükürdür. Haya bir şükürdür. Namus bir şükürdür.

İnterneti ar, namus ve edep değerlerimize yakışmayan bir hoyratlıkla kullanmak şükürsüzlüktür.

İnternetin sunduğu sanal imkânları yalan, dolan, hile, aldatmak, fitne, fesat, insanları iğfal etmek, kapalı ya da açık bedenimizi teşhir etmek… vb. gibi ahlâkımızla örtüşmeyen davranışlarla his ve hevesatımızın oyuncağı haline getirmek şükürsüzlüktür.

İnternetin mahrem alanımızı silip süpürmesine izin vermemeliyiz.
Youtube, Webcam, Massenger, Facebook, Twitter…  derken çağımız insanı gerçekten bir iletişim şovu yaşıyor!
Bu şovu inancımızla izah edebileceğimiz biçimde dikkatli kullanmak ise, asrımız Müslüman’ının imtihanı bulunuyor.
Çünkü bu şov, kaygan bir erozyon zemini teşkil ediyor!
Manevi değerlerimizden yana ne varsa alıp götürüyor, kaydırıp kaybettiriyor.
Saygıdeğer Suna Hanım kardeşimin de ifade ettiği gibi, genç kızlarımızın ya da oğullarımızın kapalı da olsa oraya boy boy poz vermeleri bir suud değildir; bu kesin!

Sukut demeye de dilim varmıyor.
Ama en hafif ifadeyle, sukuta giden yolun başlangıcı olsa gerektir.
Gönül onları sukutta değil, suudda; gaflette değil, akıllı ve faziletli işlerde görmek istiyor.
Duâlarımız da bu yöndedir.
Çağımızda cazibedar labirentler çoktur! Allah gençlerimizi şeytânî labirentlerden muhafaza buyursun! Âmin.

Dipnot:
1- Nur Suresi: 35