Dünya manzaraları Cennette üzüntü vermeyecek mi?

İzmir’den Elif Sütçüoğlu: “Dünyadaki üzücü manzaraları da Cennette seyredecek miyiz? Bu durumda Cennette üzülmeyecek miyiz? Oysa Cennette üzüntü olmayacaktı.”

 

CENNETTE KORKU VE HÜZÜN YOKTUR

Cennette üzüntü yok, sevinç vardır. Keder yok, saadet vardır. Gam yok, mutluluk vardır. Ağlama yok, gülmek vardır. Hüzün yok, huzur vardır.

Cennette gözyaşı akmaz mı? Belki akar; ama üzüntüden değil, gamdan, kederden değil; belki sevincin, neşenin ve saadetin şiddetinden akar.

Bu müjdeli haberler Kur’ân’a aittir.

Muhtelif âyetlerden bir buket:

“Allah’ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir.”1

“Derler ki: “Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamdolsun.”2

CENNETTE GAM VE KEDER YOKTUR

Şimdi de Cennette gam, kaygı ve kederin olmadığı ile ilgili bir buket hadis sunalım:

“Onlar şöyle diyecekler: “Biz ebedileriz, asla helâk olmayız, biz mutlu kişileriz, asla kederlenmeyiz.”3

*“Cennete girip Cehennemden kurtulmak, nimetin tamamındandır.”4

“Cennetlikler Cennete girince bir kimse şöyle seslenir: Siz Cennette ebediyen yaşayacak, hiç ölmeyeceksiniz; hep sağlıklı olacak, hiç hastalanmayacaksınız; hep genç kalacak, hiç yaşlanmayacaksınız; hep nimet ve mutluluk içinde yaşayacak, hiç keder ve sıkıntı çekmeyeceksiniz.”5

Anlaşılıyor ki, hayır Cennette, şer Cehennemdedir. İyilik Cennette, kötülük Cehennemdedir. Sevinç, mutluluk, neşe, saadet, huzur, lezzet Cennette; sıkıntı, elem, gam, keder, kaygı, tasa, üzüntü Cehennemdedir.

CENNETTE DÜNYA MANZARALARI

Cennet lezzetleri içinde, dünya manzaralarını seyretme ve o eski hatıralara dönüp adeta yeniden yaşıyormuş gibi sevinçle duygulanmak da vardır.

Bediüzzaman şöyle der: “Ehl-i Cennet elbette arzu ederler ki, dünya maceralarını tahattur etsinler ve birbirine nakletsinler. Belki o maceraların levhalarını ve misallerini görmeyi çok merak ederler. Elbette, sinema perdelerinde görmek gibi, o levhaları, o vak’aları müşahede etseler, çok mütelezziz olurlar. Madem öyledir; her halde, dâr-ı lezzet ve menzil-i saadet olan dâr-ı Cennette, “alâ sürurin mütekabilin.” (Karşılıklı tahtlarda)6 işaretiyle, sermedî manzaralarda, dünyevî maceraların muhaveresi ve dünyevî hadisatın manzaraları Cennette bulunacaktır.”7

ÇİRKİN MANZARALAR CENNETTE ÜZMEYECEK Mİ?

Peki, dünyada bizi üzen çirkin manzaraları Cennette de görürsek üzülmeyecek miyiz?

Cennet üzüntü yeri olmadığına göre üzülmeyeceğiz; bilâkis sevineceğiz.

Çünkü seyrettiğimiz üzücü halleri yaşayanlar da ehl-i Cennet olmuşlardır, söz konusu tehlikeyi ebediyen atlatmışlardır, o üzücü halden dolayı o üzüntüyü unutturacak derecede yüksek değer, makam ve mertebe kazanmışlardır, Allah katında hayal edemeyecekleri kadar yüksek terfi almışlardır ve muhtemelen de birlikte saadet içinde izliyoruzdur.

Cennette yüksek değer, makam ve mertebe kazandırmış, umulanın çok üzerinde terfilere sebep olmuş ve artık ebediyen bir daha görünmeyeceği garantisi bulunan bir dünya üzüntüsü, bir dünya gamı, bir dünya tasası artık Cennette sahibine gam ve keder vermez.

Aksine dünyada bu üzüntüye bağlı olarak gösterilen şükür, sabır, Allah’a iltica, duâ, niyaz, tevekkül, Allah’a küsmeme, isyan etmeme, insanları bu sebeple üzmemiş olmak gibi güzel hasletler, o manzaralar içinde, o manzaralara bitişik biçimde güneş gibi parlayacak, sahibine sevap kazandıran güzel sayfalar halinde deşifre olacak, çirkin hallerin ne denli sevaba dönüştüğü, Allah’ın ne görünmez rahmetine mazhar olunduğu ayan beyan görünecek ve bütün bu atlatılan tehlikeli güzellikler inşallah Cennette sahibinin şeref, onur ve saadet vesilesi olacaktır.

Dünyada katledilen ve kanlar içinde ölüme duçar edilip hayatı elinden alınan bir çocuğu, Cennet gençleri arasında bu katlin (bu şehadetin) bir neticesi olarak mutluluktan uçarken, katilini de Cehennemde azap çekerken gördüğümüzde içimizdeki acıma, adalet ve takdir duyguları tam manasıyla itminan bulacak, bu bize huzur verecek ve inşallah Allah’a şükredeceğiz.

Dipnotlar:
1- Al-i İmran Sûresi, 170.
2- Fatır Sûresi, 34.
3- (Tirmizi), Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409.
4- Ramuz el-Ehadis-2, s. 449/6.
5- Müslim, Cennet, 2837.
6- Hicr Sûresi: 47.
7- Mektubat, s. 284.