Cennette tekâmül var mıdır?

 İzmir Bayraklı’dan Erdost Özden: “Cennette tekâmül var mıdır?”


YÜKSEK VEYA KIRIK NOT ALMA YERİ DÜNYADIR

1- Dünyaya geliş gayemiz Allah’ı bilmek, Allah’ı tanımak, Allah’ı bilmekte terakkî etmek, tekâmül etmek, yani yükselmek ve güzel ahlâk ile ahlâklanmaktır. Nitekim Cenâb-ı Hak: “Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.”1 buyuruyor.

Tekâmül ve terakki imanla, ibadetle ve imtihanla elde edilir. İman, ibadet ve imtihan yeri ise dünyadır.

Bir öğrencinin iyi not alıp yükselmesi de, kırık not alıp düşmesi de öğretmenlerinin derslerine girip durduğu, eğitimin verildiği, öğrencinin imtihanlara tabi tutulduğu öğretim dönemi içinde olur. Öğretim dönemi kapandıktan sonra, karneler dağıtıldıktan sonra, öğretmenleri tatile çıktıktan sonra bir öğrenci yüksek not almak istese, karnesini, diplomasını veya derecesini yükseltmek istese, artık buna imkân bulamaz. Öğretmenin olmadığı, eğitimin yapılmadığı, imtihanların açılmadığı tatil döneminde artık derecesini yükseltemez. Hangi derecede karne veya diploma almışsa, artık o onun başarı derecesidir.

2- Tekâmül yurdu cennet değil, dünyadır. Çünkü peygamberlerin gönderildiği, vahyin gelip durduğu iman ve imtihan yeri cennet değil, dünyadır. “Cennetten daha güzel, hurilerinden daha lâtif, selsebilinden daha tatlı olan”2 Kur’ân’ın indirildiği yer, cennet değil, dünyadır. Allah’ın insanları defalarca tövbeye çağırdığı, gece gündüz tövbe edeni bağışladığı yer, cennet değil, dünyadır.

MÜ’MİNİN TEKÂMÜLÜ İÇİN DÜNYA YARATILMIŞTIR

3- Cennette zaten-–tabir caizse—beş duyumuzla Allah’ın varlığını bilme imkânımız olacaktır. Bu bize sonsuz huzur verir, saadet verir, sevinç verir, marifet verir. Bu tamam.
Fakat tekâmül apayrı bir olgudur. Dünyada yaşayıp geçtikten sonra, bunu Cennetten beklemeye hakkımız olabilir mi? Çünkü tekâmül için imtihan şarttır. Cennet ise imtihan yurdu değildir. Tekâmülde çaba vardır, gayret vardır, niyet vardır, bedel vardır. Bunlar için biçilmiş kaftan ise dünyadır. Çünkü esasen, bu açıdan, dünya mü’minin tekâmülü için yaratılmıştır. Dünyada bu fırsatı kaçırıp da makbul bir şeyler yapamayanların, yarın ahirette, derece elde etmek için dünyaya dönmek isteyeceklerini Kur’ân bildiriyor.3

4- İnsan dereceyi ve numarayı dünyada alacaktır.4 Cennette ise, insan dünyadan getirdiği derecesi ile bulunacaktır. Bedîüzzaman’ın “Cennette kişi sevdiği ile beraber olacaktır” hadisinde verdiği bahçe misalinden de bunu anlamamız mümkündür. Bahçeye giren bir kör, bir sağır ile bir güzel san’at zevkine sahip insan aynı sofrada beraber yemek yiyebiliyorlar. Birlikte sohbet edebiliyorlar. Fakat bahçeden her birisi kendi konumuna göre, kendi zevk derecesine göre zevk alıyor. Ve bu konum değişmiyor.5 Çünkü herkes konumunu, derecesini, numarasını, makamını, mertebesini, dünyadan getiriyor.

5- Eğer Cennette tekâmül olsaydı tembel ve gafil insan dünyada tekâmül için çaba göstermezdi. Çünkü dünyada tekâmül bedel istiyor, alın teri istiyor, emek istiyor. Bu da insanı yoruyor, yıpratıyor, hırpalıyor. Tembel insan dünyada yorulmaktansa, ‘Cennete bir kapağı atayım da, nasıl olsa orada tekâmül var’ der ve iyi insan olmaya bile çalışmazdı. Oysa dünyaya gelmekten murad, tekâmülü dünyada sağlamaktır. Bunu Peygamber Efendimiz (asm) şu hadislerinde de manen bildiriyorlar: “Allah, altmış yıla kadar ecelini geciktirdiği kimseye (neden tekâmül ve terakki etmediği hususunda makbul görülecek) bir özür bırakmamıştır.”6

CENNETTE NE İLE TEKÂMÜL EDECEKSİN?

6- Cennette sevindireceğin bir fakir yok, iyilik yapacağın bir muhtaç yok, karnını doyuracağın bir aç yok, su vereceğin bir susuz yok, elinden tutacağın bir yaşlı yok… Ne ile tekâmül edeceksin? Bunların hepsi dünyada vardı ve dünyada kaldı. Eğer dünyada bu fırsatları değerlendirmiş isen ne âlâ! Cennette—tabir caiz ise—senin de, insanların da bir eli yağda, bir eli balda olacak. Kimsenin sana ihtiyacı olmayacak! Öte yandan, bir elin yağda, bir elin balda olduğun makama zaten tekâmül ile gelmişsin. Ve gelebileceğin noktaya, istidadının kaldırdığı noktaya gelmişsin.

7- Sadaka-i cariye gibi mü’mine sevap akıtan musluklar hariç sevap defteri ölümle kapanıyor. Sadaka-i cariye muslukları ise zaten Cennet ile değil, dünya ile bağlantılı musluklardır. Fakir fukara dünyada vardır; Cennette yoktur. Cennet değil, dünya sevap kazanma imkânları ile lebalep doludur. Her bir sevap, bir tekâmül basamağı hükmündedir. Ölümle ise tedenni bittiği gibi, tekâmül de bitiyor. Peygamber Efendimiz’in (asm), “Kul ne hal üzere ölürse, Allah onu o hal üzere diriltir”7 hadisi buna işaret ediyor. Af, rahmet, mağfiret, şefaat ve adalet perdelerinden geçerek kulun geldiği son nokta ise, mahşerde sabitleniyor.

BİZ SALİH AMELE DEVAM EDELİM

8- En iyisi biz; Allah’tan Cenneti isteyelim, Cennete girebilecek amel yapmaya da gayret edelim. Allah’ın rızasını kazanmaya çaba gösterelim. Allah’ın zulmetmeyeceğinden de emin olalım. Gerisini Allah’ın takdirine, keremine ve lütfuna bırakalım.

Eğer biz Cennette yükselmek istersek, Allah’ın bizi-–rahmetiyle ve dünyadaki numaramızla orantılı olarak—yükselteceğini umalım. Bunda bir sakınca yok. Hatta cennette yüksek dereceler elde etmek istediğimizi duâlarımızda zikredelim. Ve hep bunu gözeterek ve umarak yaşayalım!

Dipnotlar:

1- Zariyat Sûresi: 56.
2- Sözler, s. 807.
3- Araf Sûresi: 53.
4- Şuâlar, s. 651.
5- Sözler, s. 812.
6- Riyazu’s-Salihin, 115.
7- Camiü’s-Sağir, 3/392.