Bu ayeti nasıl anlayacağız?

Metin Tez: “Tahrim Sûresi 9. âyet kâfirlerle ve münafıklarla mücahede etmemizi emrediyor. Kâfirlerle cihadı anladım. Ama münafıklarla nasıl cihad edeceğiz? Bu kısmı açar mısınız?”

Kur’ân’ı Anlamıyorlar 

Batıda oryantalistler, doğuda da oryantalistlerin çarpıttığı kafalar Kur’ân’ı anlamıyorlar! Yahut çarpıtarak anlamayı marifet sayıyorlar!

Kur’ân’da geçen, “Kâfirleri nerede bulursanız öldürün!” 1 veya “Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran.” 2 gibi âyetler savaş anında, kâfir sana kılıç vururken uygulamayı emreden âyetlerdir. Yoksa barış zamanı için amir âyetler değildir.

Oryantalist kafalı adamlar bazı âyetleri bağlamından kopararak, Kur’ân’a ve İslâm’a iftira atıyorlar, böylece milyonları İslâm’dan ve Kur’ân’dan ürkütüyorlar, bu perde altında kendi fitne ve fesatlarını şahane devreye sokuyorlar.

Evvelâ: Kur’ân her şartta kâfirleri ve münafıkları “öldürün!” demiyor.

Saniyen: İslâm barış, rahmet ve iletişim dinidir. Barışı öncelemeden savaşı öncelemez. Kâfirler ve münafıklar savaş istemeden, kâfire ve münafığa karşı savaşı emretmez.

Salisen: Kâfirler ve münafıklar savaş istemesi halinde de önce barış şartlarını gözden geçirmeyi, barışı zorlamayı tavsiye eder.

Rabian: Kâfirler ve münafıklar savaş istiyorlarsa, barış yollarını kapatmışlarsa, illa da savaş olacaksa, kâfirin çoluk çocuğuna, kadınına, kızına, bebeğine, ihtiyarına, sivil halkına silâh kullanmaya izin vermez.

Kalbini mi Yardın?

Barış halinde emredilen, kâfirle de, münafıkla da iyi ilişkileri sürdürmektir, barış halini ihlâl etmekten kaçınmaktır.

Münafık zaten Müslüman görünümlü kâfirdir. Adam Müslüman değildir; ama Müslüman’ım dediği için, gerçek halini Allah’a bırakarak adamı Müslüman saymamız gerekir. Kişinin beyanı esastır. Bir suç işlediğinde İslâm hukuku devreye girer. Müslüman hangi şartlarda yargılanırsa o da aynı şartlarda, aynı mevzuata göre, halis bir Müslüman gibi yargılanır. Hatta Müslüman olmadığı imasını vermeye bile izin yoktur.

Usame b. Zeyd (ra) anlatıyor: Savaş esnasında bir adamla çarpıştım. Tam vuracağım sırada adam, “Lailahe illallalah” dedi. Ben de korkudan söylediğini düşünerek adamı öldürdüm. Sonra bunu Hazret-i Peygamber’e (asm) anlattım. Allah Resulü (asm): “Lailahe illallah dediği halde onu niçin öldürdün?” diye defalarca sordu. Ben, “Ya Resulallah! O, ölümden korktuğu  için söylemiştir,” dedim.

Resulullah (asm) daha fazla kızdı: “Ne o, onun kalbini mi yardın? Nereden biliyorsun bunu? Onun kalbini mi yardın?” Bunu o kadar çok söyledi ki, ‘keşke ben bu günden sonra Müslüman olsaydım! Keşke bu ağır sorumluluğu üstlenmeseydim!’ dedim. 3

Bunun üzerine şu âyet nazil oldu: “Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek «Sen mü’min değilsin» demeyin.” 4

Kur’ân Barış İstiyor

İslâm devleti sınırlarında ikamet eden kâfirler zimmîdirler, devletin zimmetindedirler, devlete teslim olurlar, fitne çıkarmazlar, devlet de onlara dokunmaz, beşerî ilişkilerini bozmaz, bilâkis hizmet götürür.

İslâm devleti toprakları dışında, ama barış halinde olan kâfirlere ise kılıç kullanmaya, silâh çekmeye, durduk yere savaş çıkarmaya Kur’ân izin vermiyor.

İşte âyetler:

– “Eğer onlar barışa yönelirse sen de barıştan yana ol ve Allah’a güven” 5

– “Artık onlar sizi bırakıp çekilir de sizinle savaşmazlar ve barış teklif ederlerse Allah onlara saldırmanıza izin vermez” 6

Bediüzzaman bu âyetleri şöyle tefsir ediyor: “Medenilere galebe çalmak ikna iledir; söz anlamayan vahşîler gibi, icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.” 7 “Hakikat ve maslahat sulhtur.” 8

Barış halinde Müslüman cihadını sözle, ilimle, hikmetle yapar. Kılıçla, silâhla, savaşla yapmaz.

Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 191.
2- Tahrim Sûresi: 9.
3- Ebû Dâvud, Cihad, 95; Ibn Mâce, Fiten, 1.
4- Nisa Sûresi: 94.
5- Enfâl Sûresi: 61.
6- Nisâ Sûresi: 90.
7- Tarihçe-i Hayat, s. 69.
8- Sözler, s. 177.