Bir günlük program

İzmir/Pınarbaşı’ndan Mustafa Kaynar: “Bir günlük programımız nasıl olmalı?”

 

Bir günlük hayatımıza sabahın erken ışıklarıyla başlarız. Doğan fecir, kulaklarımıza yep yeni bir günün gelmekte olduğunu fısıldar. Gözlerimiz yeni bir dirilişin sabahına uyanır gibi açılır. Kulaklarımıza gelen sabah ezânı, İsrâfîl’in (as) diriliş öncesi ikinci sûr’u kadar gür ve net biçimde, bizi uykudan uyandırır. Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâde ettiği gibi, uyanırız ve haşir sabahını hatırlarız.1

Nasıl haşir sabahında İsrâfîl’in (as) ezânını işitip, “Allahü Ekber” diyerek uyanırız, kalkarız. Kendimizi Rabbimizin huzurunda, bir büyük toplanma merkezinde, bir büyük namazda buluruz. Çekinmeden, çekilmeden Allah’ın önünde eğiliriz.2

Aslında haşir sabahını hatırladığımız an, hayatımızı yönlendirecek İlâhî program kendiliğinden hayat sayfamızda dizilir, yazılır, dimağımıza açılır. Çünkü o sabah düpedüz Allah’ın huzuruna çıkıp varacağız; koşarak, sağa sola sapmadan, yolu şaşırmadan, başkalarına ilişmeden, itilip kakılmadan. Ve Rabbimizi ayın on dördü gibi göreceğiz, bileceğiz. Hiçbir şekilde ne içimizde, ne dışımızda, ne nefsimizde, ne dünyamızda, ne başka insanlarda aykırı bir ses olmayacak. Herkes Rabbine teslim olacak.
Haşir sabahına uyanır gibi uyanırız her sabah. Uyanırken, “Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillâhi’llezî ehyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhi’n-nüşur” (Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Öldükten sonra bizi dirilten Allah’a sonsuz hamd olsun. Ona dönüyoruz) deriz ki, günün ilk sünnetini böylece ihyâ etmiş oluruz. Bu sünnetle günümüz ışıklanır, kalbimiz ihyâ olur, aklımız hayat bulur, içimiz aydınlanır.

1- Ardından namaz; sabah namazı. Gündemimizi Allah’ın emri tayin ediyor şüphesiz. Bizim tercih hakkımız ve seçim yetkimiz yok. Yani gündemimiz beşerî değil, İlâhî; arzî değil, semâvî. Biz sadece bu semâvî çağrıya uyuyoruz. Çünkü mahşerde uyandığımızda da tıpkı namazdaki gibi Allah’a baş eğeceğiz ve teslim olacağız. Şimdi yalnız Allah’a inananlar; o zaman inanan, inanmayan herkes mecbûren teslim olacak.

2- Sabah namazından sonra Allah’ın yasakladığı bir şey olmamak şartıyla hiçbir şey günah değildir; ne yaparsak yapalım, mubahtır. Yapacaklarımızda tercih hakkımız vardır. Meselâ namaz tesbîhâtından sonra yapacağımız uzunca bir ders veya aile fertleriyle okuyabileceğimiz bol tefekkürlü imanî bir bahis, Allah’ın adıyla yapacağımız kahvaltı, ya da işe gitmek için yapacağımız hazırlıklar; bunlar bizim iş güç durumumuza göre yapacağımız günü birlik değişebilen tercihlerdir. Artık iş durumumuza göre gündemimizi oluşturabiliriz. Sabah namazını kıldığımız için, günah olmamak kaydıyla artık yaptığımız tercihlerin hepsi de bize sevap getirecek cinstendir.

OKU:   Umûmî azaba neden olabilen haramlar

3- Tercihli gündemimizde mümkün mertebe sünnetleri ne kadar çok yaşarsak, hayatımızda o kadar ışıklar fazla olacaktır. Her bir sünneti bir ayrı ışık saymalıyız; mahşer günü ışıklarından. Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, âdî hareketlerimizi ibâdete çeviren parlak ışıklar.3 Yemek yerken, su içerken, elbise giyerken, ayakkabı giyerken, âile halkımızla konuşurken, vedâlaşırken, evden çıkarken, insanlarla selâmlaşırken, işe başlarken, iş hayatında özveriyi, kaliteyi, başarıyı, verimliliği, doğruluğu, dürüstlüğü, çalışkanlığı, yumuşak huyluluğu yaşarken uyduğumuz sünnetler bize sürekli irtifâ kazandıracaktır. Böylece Allah’ın rızâsına doğru sürekli bir yükseliş inşaallah mümkün olacaktır.

4- Öğle ezanı okunduğunda yeniden zaman duracak, saatler yeniden tarih yazacak. Çünkü gündem semâvîleşiyor yeniden. Burada bize söz hakkı da, tercih yetkisi de yoktur. Zaten yorulmuşuzdur; dinlenme vakti gelmiştir; mîdemizle birlikte rûhumuz da acıkmıştır. Rûhumuzun ihtiyacı olan teneffüsü, ancak namazın penceresi verebilir.4 Kendimizi ya bir câmiye, ya bir seccâdenin üzerine atmalıyız hiç zaman geçirmeden. Allah’ın çağrısına aynı duyarlılıkla cevap vermeliyiz. Namazdan sonra namaz tesbîhâtı ve vaktimiz nisbetinde yapacağımız namaz dersi ruhumuzu çekiçle, örsle onaracak önemli etkinliklerdendir.

5- Namazın ardından günah olmamak şartıyla yaptığımız her mubah davranış ve iş, bize yine sevap kazandırmaya devam eder. Bu mubah davranışları sergilerken mümkün mertebe sünnetleri tercih edersek, her birisi birer güneş gibi hayatımızı taçlandırır, âhiretimizi nurlandırır.

6- İkindi ezanı okunduğunda kâinâtın nabzı yeniden mabedlerde atmaya başlar, zaman yeniden durur. Güneş yeniden mü’minlere gıbta ile bakar. Çünkü mü’minler için yeniden secde vakti gelmiştir. Rûhumuzun, o an ya bir câmî, ya bir seccâde, elinden tutar. Bedîüzzaman’ın ifâdesiyle, mescid veya seccâde o an bir âhiret sandukçası gibi rûhumuzu alır ebediyete götürür.5

OKU:   Dualarımız ve amellerimiz

7- İkindi namazının ardından yine yaptığımız her mubah iş bizim için sevap hükmüne geçer. Eğer mubah işlerimizi sünnetle binniyet veya bilfiil taçlandırabilirsek çok daha yüksek bir nurlanma evresi bizi kuşatır. İşimizin günlük neticesini alırken, iş arkadaşlarımıza vedâ ederken, selâmlaşırken, yolda karşılaştığımız ehl-i îmânla selâmlaşırken, evimize dönerken hep bizi yüksek feyiz ışıkları sarar, kucaklar.

8- Akşam ezanının okunması yeniden bütün dikkatimizi kâinât ötesi vücub âlemine çeker. Güneşin battığı o dakikalarda gündem tercihimiz bir kez daha bizim elimizde değildir. Gündemi Allah’ın emri belirlemiştir. Kılacağımız namaz günlük bütün yorgunluklarımızı alacak, bize huzur verecektir. Allah’ın bize tahsis ettiği gündeme uyar ve bir elimiz kanda da olsa namazımızı kılarız.

9- Namazın ardından artık gecenin karanlığı içimizi karartmaz. Tercih hakkımızı alabildiğine kullanırız. Yaptığımız mubah tercihlerin hepsinden sevap kazanırız. Çünkü uyduğumuz İlâhî çağrı bizim dünyamızı da, âhiretimizi de feyze ve sevaba çevirir. Mubah tercihlerimizi sünnetle süslemek ise âdetâ gönlümüzün, başımızın tâcı olur.

Akşam saatlerinde televizyon, haber saati, haber programları, dinlenme programları gibi akşam yorgunluğumuza iyi geldiğini zannettiğimiz ve peşinde saatlerimizi verdiğimiz boş programlardan bağımızı şiddetle koparmalı ve okumaya zaman ayırabilmeliyiz. Buna önem vermeliyiz. Çünkü dinlenme adına çok saatlerimiz farkında olmadan boş hayaller ve haberler peşinde telef olup gitmektedir. Unutmamalıyız ki bizim için en meraklı, en hakîkatli ve en dinlendirici haber Kur’ân’da ve Kur’ân’ın asrımızdaki tefsîri olan Risâle-i Nur’da vardır. Akşamın o esrarlı boşluklarında Risâle-i Nur okumalıyız. Bediüzzaman Hazretlerinin Akşam ile Yatsı arasında, otuz üçer defa okumayı tavsiye ettiği duâ ibarelerini okuyabiliriz. Annemizle, babamızla, eşimizle, çocuklarımızla ilgilenmek, ihtiyaçlarını karşılamak, komşularımızı ve akrabalarımızı kabul etmek veya ziyâretlerine gitmek, derslerde bulunmak yine akşam saatlerinin fazîlet derecesi yüksek fıtrî görevlerindendir.

10- Gündemimizin son maddesi yatsı ezanı ile yürürlüğe girer. Yatsı ezanı okunduğunda kâinâtın kalbi yeniden şiddetle atmaya başlar. Yatsı ezanı bir büyük inkılâbın habercisidir çünkü. Seccâdeler, namazlıklar, mescidler, namazgâhlar, câmîler ve büsbütün yeryüzü yeniden Allah’ın emri üzerine sayısız secde izleri ile dolar. Karanlıklar yeniden yırtılır. Zulmetler yerini aydınlığa bırakır. Gündelik gecemizin karanlığını delen ve içimize sükûnet veren aydınlık ve nur; kabrin de, mahşerin de, âhiretin sâir bâdirelerinin de karanlıklı ve loş caddelerini göz kamaştırırcasına aydınlatmaya ehildir ve yeterlidir.

OKU:   Dili peltek birisi namazda kıraati nasıl yapar?

11- Yatsı namazından sonra sünnet üzere yatmak, yatarken duâ okumak, mümkünse gecenin gücümüz yeten bir bölümünü ibâdete ayırmak, dinlenmek ve sabah namazına zinde bir biçimde uyanmak bütün gecemizi ibâdetle geçirmiş gibi sevap ve feyiz kazandıran nurlu amellerimizdendir.

Bir günlük program dendiğinde, saat ve şartları bizzat Hâlık Teâlâ tarafından belirlenmiş ve günün beş vaktinde emredilmiş “farz namazları” birinci sıraya yerleştirmek zorundayız. Beş vakit namazı kılmak şartıyla sâir amellerimiz, günah olmadığı sürece, bize sevap kazandırırlar. Fakat hangisine öncelik vereceğimiz hakkında tercih hakkı bize aittir.

Tercihlerimizde tek şaşmaz ölçümüz; dâimâ sünnet olanı, mubah olana tercih etmek olmalıdır. Böylece bütün ömrümüzü bâkîleştirmiş, hayatımızı tamamıyla ebedî âhirete mal etmiş oluruz. Böylece hem dünyada vaktimizi Allah’ın emirleri belirlemiş, hem de âhirette inşaallah Allah’ın rızâsı varlığımızı çepeçevre kuşatmış olacaktır.

Dipnot:
1- Sözler, s. 46;
2- Sözler, s. 189;
3- Lem’alar, s. 55;
4- Sözler, s. 244..
5- Sözler, s. 246;

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir