Bediüzzaman mânen yaşıyor

Ankara’dan Bora Bey: “Emirdağ Lahikasında şu cümlede geçen “manevi kıyamet”ten kastedilen nedir?
“Nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddi ve manevi bir kıyamet başlarında kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngilterenin Kur’an’ın kabulüne çalışan meşhur hatipleri ve Din-i Hakkı arayan Amerikanın çok ehemmiyetli cemiyeti gibi, ruy-i zeminin kıtaları ve hükumetleri, Kur’ân-ı Mucizül-Beyanı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh-u canlarıyla sarılacaklar.”1

BEDİÜZZAMAN BU GÜNLERİN İNSANI

Öncelikle şu satırları okuyunca insan, Bediüzzaman Hazretlerinin bu cümleyi sanki bugün kurduğunu düşünüyor. Dünyayı doğru okuyan ve dünyanın nabzını doğru tutan canlı bir ruh var karşımızda.

Bir Fransız dergisine terör kaynaklı sözüm ona cihad namına bir saldırı olacak. On iki kişiyi öldürecek. Avrupa ve hatta dünya teröre karşı ayağa kalkacak. Bu saldırıyı plânlayan ve İslâm imajını dünya nezdinde düşürmek isteyen karanlık odakların karanlık düşüncelerinin aksine, Avrupa’da ve Amerika’da papadan parlamentere ve devlet başkanına kadar hemen herkes terörü doğru İslâmiyet’ten ayrı tutan ve doğru İslâmiyet’e sahip çıkan sözler sarf edecek! Avrupa ve Amerika genel anlamda nefsiyle değil, vicdanıyla ve akl-ı selimiyle konuşacak!

Ve bu güzel gelişmelerin kokusunu, Bediüzzaman yaklaşık bir asır önceden duyacak;  batıda ve doğuda İslâm düşmanlığı had safhada iken, vahşî siyasetin dinsizliğe alet edildiği bir zamanda ve zeminde müjdeler verecek! Bugünlerin ve daha ileriki zamanların ruhunu okuyacak, gidişatını çözecek, medeniyetine yön verecek!

Röntgen şuaı gibi ileri zamanları gören bu dakik gözlerin sahibi asrın sahibi değil; belli ki asırların sahibidir. Çünkü bu gayb-aşina gözler o günlerde kalmamış, bugünlere uzanmış. Hatta bugünlere değil, kıyamete kadar giden ileri zamanlara uzanmış.

Anlaşılıyor ki bu gözler Mehdi-yi Azama aittir!

Çünkü günümüzü ve daha ileri zamanları okuyor.

ÖNCE MÂNEVÎ KIYAMET

Bakın; yukarıdaki sözde önce bir şart ileri sürüyor: İnsanlık aklını kaybetmezse ve maddî veya mânevî bir kıyamet başına kopmazsa…

Bilindiği gibi, kıyametin hem maddî, hem mânevî boyutu vardır. Esasen mânevî alandaki tahribatlar, ifrat derecede ahlâkî dejenerasyonlar, haddi aşan lakaytlıklar maddî kıyametin kopmasına zemin hazırlıyor.

Nitekim Bediüzzaman diyor ki: “Eğer kâinattan risalet-i Muhammediyenin (asm) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur’ân gitse, kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak.”2

Bediüzzaman’ın kıyametin kopuşu ile ilgili bu veciz ifadesini hadisler de doğruluyor.

Öyleyse sıra şöyle: Önce mânevî kıyamet kopacak, ardından maddî kıyamet!

Risalet-i Muhammediye’nin (asm) nurunun ve Kur’ân’ın yeryüzünden çıkıp gidişi mânevî kıyamettir.

AHİRZAMAN MÜJDELERİ

Bediüzzaman Hazretleri din-i hakkı arayacak ve Kur’ân-ı Mucizül-Beyanın hakikatlerine bütün ruh-u canıyla sarılacak devletlerden isim isim örnekler veriyor: İsveç, Norveç, Finlandiya, İngiltere, Amerika…

Bediüzzaman Hazretleri bu müjdeyi paylaştığı yaklaşık yetmiş seksen sene önce, bu bilgi bir rüya gibi idi.

Bediüzzaman bu sözleri Müslümanlara moral olsun diye mi sarf etmişti?

Çünkü adı geçen bu devletlerin hemen hepsi sefahetin ve ahlâksızlığın debdebesinde yüzen, siyasetine İslâm düşmanı mihrakların yön verdiği ve Müslüman ülkeleri birer müstemleke gören birer Hristiyan ülkesiydi.

Ya şimdi?

Doğru İslâmiyet güneşinin batı ufkunda görünmeye başladığı günleri yaşıyoruz. Bu gün ismi sayılan bu ülkelerle birlikte Fransa ve Almanya da dâhil nice Hristiyan ülkesinde İslâmiyet ikinci din mesabesine yükselmiştir.

Bediüzzaman’ın yüz sene önce söyledikleri, tahakkuk yolundadır: Avrupa bir İslâm devletine hamiledir; doğum sancılarını çekmektedir.

Dipnotlar:

1- Emirdağ Lâhikası, s. 368
2- Lem’âlar, s. 329