Anne ve babaya iyilik yapmak Allah´ın emridir!

Ankara’dan Faik Abışgil: “Anne ve baba hakkına riâyet etmenin önemi ve fazîleti nedir? Annemiz veya babamız tarafından bir haksızlığa uğradığımızda onlara karşı nasıl davranacağız?”

 

Anne ve baba hakkı, şu fânî dünyada Allah hakkından sonra gelir ve en önemli haklardandır. Kur’ân, “Biz insana, önce Bana, sonra da anne ve babana şükret diye tavsiye ettik” buyururken, başka hiçbir haktan bahsedilemez.1

Evlât olarak—Allah hakkı için—dünyada en nâzik olacağımız insanların birincisi annemiz, ikincisi babamızdır. Onlar bize hangi tür haksızlık yapmış olurlarsa olsunlar; bizi ne tür bir muâmeleye tâbi tutmuş olurlarsa olsunlar; onlar tarafından en horlanan, en hakîr görülen, en sevilmeyen, en çok dışlanan ne kadar biz olursak olalım; onlara saygıda kusur etmeyeceğiz.

Şu hadisleri dikkatle inceleyelim:

* Enes (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Anne ve babasını râzı eden Allah’ı râzı etmiştir. Anne ve babasını kızdıran Allah’ı kızdırmıştır.”2

* Ebu Hüreyre (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Anne ve babasının ihtiyarlığına ulaştığı halde, onları râzı ederek Cennet’e giremeyen kimsenin burnu yerde sürünsün.”3

* Abdurrahman bin Semüre (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Akşam rüyâ-yı sâdıkada gördüm ki, ümmetimden bir adam vardı. Susuzluktan dili dışarıya sarkmış, soluyordu. Tuttuğu Ramazan orucu geldi ve ona su ikrâm etti. Ümmetimden bir adam gördüm ki, önü karanlık, arkası karanlık, sağı karanlık, solu karanlık, üstü karanlık, altı karanlıktı. Yaptığı hac ve umresi geldi ve onu bu karanlıklardan kurtardı. Ümmetimden bir adam gördüm ki, ölüm meleği ruhunu almak için gelmişti. Anne ve babasına yaptığı iyilikler geldi. Meleğin o anda ruhunu almasına mâni oldu. Ümmetimden bir adam gördüm ki, Mü’minlerle konuştuğu halde, onlar kendisiyle konuşmuyorlardı. Akrabalarıyla olan iyi ilişkileri geldi ve onlara hitâben, ‘Bu akrabalarına iyilik ederdi’ dedi. Bunun üzerine onlar onunla konuştular. O da onlara karıştı.”4

OKU:   Başkalarının Kusurlarını Görmek

* Hazret-i Âişe (ra) bildirmiştir. Allah Resulü (asm) buyurdu ki: “Cennete girdim. Orada bir güzel okuma sesi işittim. ‘Bu okuyan kim?’ diye sordum. ‘Hârise bin Nu’man’ dediler. (Hârise bin Nu’man annesine ve babasına iyilikleri sebebiyle bu makama ulaşmıştır.) İşte anne-babaya yapılan iyilik böyledir. İşte anne-babaya yapılan iyilik böyledir. Kişiyi böyle yükseltir.”5

* Ebu Hüreyre (ra) anlatmıştır: Bir adam: “Yâ Resûlallah! Benim hısımlarım var. Ben onlara yaklaşıyorum, onlar benden uzaklaşıyorlar, benimle alakâlarını kesiyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar bana kötülük yapıyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana kaba ve saygısız davranıyorlar” dedi.
Allah Resûlü (asm) Buyurdu ki:
“Eğer dediğin gibiyse, sanki sen onlara sıcak kül yedirmişsin, öyle mi? Sen bu hal üzere devam ettikçe, onlara karşı Allah’ın rahmeti seninle berâber olur.”6

* Abdullah bin Amr (ra) bildirmiştir: Allah Resulü (asm) buyurdu ki: “İyiliklerine karşılık akrabalarına iyilik yapmak ve ziyârette bulunmak kâmil bir yakınlık sayılmaz. Asıl kâmil yakınlık, kendisiyle yakınlık bağları koparılmak istendiği vakit, yakınlığını koparmamak ve onu devam ettirmektir.”7
Biz haklı da olsak, haksızlığa da uğramış olsak, anne ve babamızla ilişkilerimizi koparmayacağız. Eğer uzaktaysak, telefonlaşmaktan çekinmeyeceğiz. Telefon da dâhil her türlü haberleşme araçlarıyla görüşmeye, aramaya, hal ve hatırlarını sormaya, bir ihtiyaçları varsa elimizden geldiğince ilgilenmeye ve yardımcı olmaya devam edeceğiz; sırf Allah için, yalnız, yalnız ve yalnız Allah için.

OKU:   Toplumun menfaati kişisel menfaatlerin üstündedir

Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, dünyayı da isteyen, âhireti de isteyen, annesini ve babasını memnun etmelidir. Çünkü onları memnun ve râzı etmek dünyada rızıkta bolluk ve bereket sebebidir; âhirette ise Allah’ın rızâsına ermeye ve Cennete girmeye vesîledir. Onları kırmak ve rencîde etmek ise, tek kelimeyle,—Allah muhafaza—dünyada ve âhirette hüsran ve felâket demektir! Allah’ın rahmetini ve merhametini isteyen, rahmetin birer hediyesi olan anne ve babasına muhakkak merhametli davranmalıdır.8

Bir yaratılış ve rahmet bayramı geliyor. Rahmetin gölgesi üzerimizde! Sakın, sakın! Annemizi ve babamızı ihmal etmeyelim. Onların varsa bize karşı haksız tutumlarını kesinlikle sînemize çekelim, yok sayalım, görmeyelim, onları affedelim, geçelim. Allah hakkı için.
Zâten biz Allah için yaşamıyor muyuz? Bizim kalbimiz Allah’a dönük değil mi? Bizim muhatabımız bire bir Cenâb-ı Allah değil mi? Anne ve babamızın beşeriyet icabı hatâlarını büyütüp onlara saygıda kusur edersek, biz kaybedenlerden oluruz. Onlara duâ edelim. Hallerini ve hatırlarını aramaya-sormaya devam edelim. Onların bize olumlu cevap vermesini beklemeyelim bile. Belki onların da kalbi bize karşı kırıktır! Belki bizim de hatâlarımız var! Kendimizi denetliyor muyuz? Kendimizi sorguluyor muyuz? Kendimize çuvaldızı batırıyor muyuz?

Hatâmız varsa onların gönlünü almaya ve helâlleşmeye bakacağız; hak dâvâ etmeden! Eğer hakkını helâl etmiyorsa, biz nezâketimizi ve saygımızı aslâ bozmayacağız. Suçumuz olmasa da, gönlünü almaya, gönlüne girmeye devam edeceğiz. Başarıncaya kadar! Usanmak, geri çekilmek, sabırsızlık göstermek yok! Telefonu yüzümüze kapasalar bile; biz hiç bozulmadan, yeniden açıp; “Anneciğim, babacığım! Ellerinizden öperim. Allah’a emânet olun” diyeceğiz ve telefonu nâzikâne kapatacağız. Annemize ve babamıza karşı âdetâ melekleşeceğiz. Bu dünyanın ötesi de var; öyle değil mi?

OKU:   Âhiret fedâ edilir mi?

Allah’ın rızâsını kazanmak elbette ucuz değildir. Cenâb-ı Hak, cümlemizi kendi rızâsından ayırmasın! Âmîn.

DİPNOT:
1- Lokman Sûresi, 31/14;
2- Câmiü’s-Sağîr, 3/3553;
3- Tirmizî, Daavât, 109;
4- Câmiü’s-Sağîr, 2/1456;
5- a.g.e., 2/2159;
6- Riyâzu’s-Sâlihîn, 318;
7- a.g.e., 322;
8- Mektûbât, s. 252.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir