Ahir zamanda fetret felâketi

Salih Sütçüoğlu: “Kastamonu Lâhikası 79. Sayfada, “Ahir zamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (asm) bir lâkaytlık perdesi gelmiş..” cümlesinde geçen fetret durumu nedir? Kimleri kapsar?”
Mehmet Tabak: “Fetret devri ülkemizi de kapsamış mıdır?”

MASUMLARIN ŞEHİTLİK MAKAMI

Bahse konu mektupta Bediüzzaman Hazretleri, İkinci Dünya Harbinde Avrupa’da ve Rusya’da savaşın ortasında kalıp haksız yere öldürülen masum çoluk çocuğun durumu hakkında açıklamalarda bulunuyor. Mektubuna başlarken kışın şiddetli soğuğunda savaş esnasında biçarelere gelen felâketlerin, helâketlerin, sefaletlerin ve açlıkların şiddetle rikkatine dokunduğunu ve masumlara şiddetle acıdığını ifade eden Bediüzzaman Hazretleri, beşerî bir musîbet olmakla beraber, bu musîbetler neticesinde haksız yere gelen ölümlerin masumlara şehitlik getireceğini müjdeliyor.

Bediüzzaman –her ne kadar kendisi hakikî sıfatını gizlese de- Müslüman olsun, Hıristiyan olsun, hiçbir masumu hariçte bırakmayan bu engin şefkatiyle, kendisinin ve hizmetinin, topyekûn dünya insanının imdadı için gönderilmiş Mehdi-yi Âzam olduğunu da ele vermiş oluyor.

Nitekim mektubunun devamında Bediüzzaman, “dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa’da, Rusya’daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O manevî ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu.”1 buyuruyor.

Bediüzzaman o mektupta, on beş yaşından önce beşerin zalim eliyle ölenlerin, hangi dinden olursa olsunlar şehit hükmünde olduklarını müjdeliyor. Mükâfatlarının Müslümanlar gibi büyük olduğunu beyan ediyor.

On beş yaşından yukarıda olup da beşerin zalim eliyle ölenlere gelince… Bediüzzaman böyle masum ve mazlûmların da, böyle felâketler neticesinde gelen ölümlerle Cehennemden kurtulacaklarını ve rahmete ulaşacaklarını ifade ediyor.

BÜYÜK MÜKÂFATIN HİKMETLERİ

Bediüzzaman, bu büyük mükâfatı iki büyük hikmete dayandırıyor:

1- Ahir zamanda Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın dinine karşı fetret derecesinde bir lâkaytlık perdesi gelir.

2- Keza ahir zamanda Hıristiyanlar içinde Hazret-i İsa’nın (as) nüzulünden önce fetret dönemi yaşanır. Nihayet Hazret-i İsa’nın (as) hakikî dini hükmeder ve İseviler doğru İslâmiyet’e ulaşırlar.

Bediüzzaman diyor ki: “Şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (as) mensup Hıristiyanların mazlûmları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nev’î şahadet denilebilir.”

Mektubunun devamında Bediüzzaman bu haberi hakikatten aldığını da hatırlatıyor.

İKİ BÜYÜK FETRET

Bu mektupta haber verilen iki büyük fetretin açılımı şöyledir:

1- Ahir zamanda süfyanizmin fitne ve tahribatıyla Hazret-i Muhammed’in (asm) dinine perde çekildiğinden, Müslümanlar, üzerine ölü toprağı atılmış gibi bir lâkaytlığa girerler. Süfyanizm bir şahs-ı manevî olduğundan rejim olarak hüküm sürer. Bu bir fetret döneminin resmidir. Bu lâkaytlığın ve dolayısıyla fetretin devamı ve Müslümanlar geneline yayılması için bilerek veya bilmeyerek bütün kuvvetini bu yolda kullanan mihraklarla onun rejimi devam eder. Bu dehşetli fetret döneminde ihtiyarlar, musîbetzedeler ve müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddeti altında musîbet çekenler, medeniyetin sefahetinden, küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlarının kefaretini ödemiş olurlar. Böylece musîbetler, musîbetzedelerin fetret dönemlerine ait günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Bu onlar için büyük kârdır. Çünkü süfyanizmden aldıkları manevî yaralar ancak böyle sarılmış olur.

2- Hazret-i İsa (as) gelmeden önce Hıristiyanlar için de dehşetli bir fetret dönemi söz konusudur. Fetret dönemi Hıristiyanlarından savaşlarda ve müstebit zalimler eliyle felâket ve musîbetlere düşenler bir nev’î şehitlik kazanıyorlar. Dolayısıyla çektikleri musîbetler onlara da gayet ucuz düşüyor.

Fetret dönemi ülkemizi kapsadığı gibi, bütün İslâm ülkelerini ve hatta bütün dünyayı kapsamı içine alıyor. Bu tehlikeli dönem Müslümanlarda Hazret-i Mehdî’nin (as) zuhuruyla, Hıristiyanlarda ise Hazret-i İsa’nın (as) nüzulüyle sona eriyor.

Dipnot:

1- Kastamonu Lâhikası, s. 79.